Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 34,4642 | 34,5263 | |
EURO | 35,9849 | 36,0497 |
Bugün: | 88 |
Dün: | 315 |
Toplam: | 2565 |
Türk Eğitim-Sen Başkanlar Kurulu Toplantısı, 17 Aralık 2020 tarihinde online olarak gerçekleştirildi. Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, Genel Merkez Yönetim Kurulu üyeleri ve tüm şube başkanlarımızın katıldığı toplantıda hem eğitim gündemine dair gelişmeler değerlendirildi hem de önümüzdeki süreçte yapılacak faaliyetler planlandı.
Ek ders ücretleri öğretmenlere ödenmelidir.
Toplantının açılış konuşmasını Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan yaptı. Pandemi döneminin başta ekonomi, eğitim, sendikal faaliyetler olmak üzere tüm alanları etkilediğine dikkat çeken Geylan, eğitim çalışanlarının uzaktan eğitimde gerek sahip olmadıkları imkânlardan, gerek mevzuattan kaynaklanan sorunlardan, gerekse kamu yönetiminin eğitim çalışanlarının beklentilerini, haklarını, kazanımlarını dikkate almayan yorumlamalar yapmalarından dolayı sorunlar yaşadığını söyledi. Sorunun kaynağının “sistem” olduğuna dikkat çeken Geylan, “Bizim sistemimiz yüz yüze eğitime göre kurgulandı. Uzaktan eğitim sürecini yüz yüze eğitime göre hazırlanan bir mevzuatla yönetmeye çalıştık. Bu esnada kraldan çok kralcı olan yöneticiler nedeniyle bu yorumlamalar eğitim çalışanlarının aleyhine sonuçlar ortaya çıkardı. Mesela ek ders ücretlerini ödenmesi mevzusu… Biz Bakanlığa şunu ifade ettik. Eğitim-öğretim yılı başında öğretmenlere tebliğ edilen ek ders çizelgesi üzerinden ek ders ödemeleri yapılsın! Bu tahsil edilmiş bir bütçedir, ödenmelidir!
Öğretmenlerimize güvenin!
Bunun dışında Bakanlığın eğitim çalışanlarına güvenmesini istedik. Öğrencilerin eğitim süreçleri ile ilgili kaygı düzeyi en yüksek olanlar öğretmenlerdir. Uzaktan eğitim sürecinde Bakanlık öğretmenlere güvenmelidir. Biliyorsunuz, öğretmenlerimiz haftada bir gün okulda. Öğretmenler zümre toplantısı, haftanın değerlendirmesi ve önümüzdeki haftanın planlamasını okulda yapıyor. Bütün bunlar uzaktan da gerçekleştirilebilir. Aslında bu uygulama 16 Mart’tan beri kamuoyunda bazı mahfillerin ‘öğretmenler 6 aydır işe gitmiyor’ algısını kırmak için yapılmıştır. Bu propagandanın baskısıyla öğretmenleri bir gün okula getirmenin telaşına düştüler. Oysa kim ne derse desin herkes öğretmenlerin bu süreçte ne yaptığını çok iyi biliyor. Bu noktada Bakanlığa çağrıda buluyoruz İvedilikle bir düzenleme yapın! Öğretmenlerimizi vakaların bu denli arttığı bir süreçte okullara yığmayın.”
İkili eğitim yapan anaokulları kapsam dışı tutulmalıdır.
MEB’in, ana sınıfları hariç tam gün hizmet veren resmi ve özel tüm anaokullarının yüz yüze eğitime geçmesi kararı hakkında açıklama yapan Geylan, MEB’in genelgede ‘tam gün’ ibaresine yer vermediği için, bazı illerimizde tam gün eğitim yapmayan anaokullarının da veli talebine göre eğitime başladığını söyledi. Konuyla ilgili hem Bakan Yardımcısı Mustafa Safran hem de Temel Eğitim Genel Müdürü Cem Gençoğlu ile görüştüğünü bildiren Geylan, MEB’in bir duyuru yayınlayarak, ikili eğitim yapan anaokullarını kapsam dışında tutmasını istedi.
Mülki amirler görev verirken kişilerin siyasi görüşüne, sendikal duruşuna göre ayrımcılık yapmamalıdır.
Eğitim çalışanlarının Filyasyon Ekiplerinde/Mahalle Denetim Ekiplerinde/ Vefa Destek Gruplarında yer alması ile ilgili açıklama yapan Geylan, devletin salgınla mücadelede seferberlik anlayışı içinde hareket ettiğini söyledi. Böyle bir durumda “Bu ekiplerde görev almıyoruz” şeklindeki bir anlayışın sendikal duruşumuza yakışmayacağını söyleyen Geylan, şunları kaydetti: “Türk Eğitim-Sen olarak bu ekiplerde görevlendirmelerin gönüllük esasına dayalı olmasını istiyoruz. Mülki amirlerin görev verirken ayrımcılık yapmamasını, kişileri siyasi görüşüne, sendikal duruşuna göre değerlendirmemesini talep ediyoruz. Öte yandan 23 Kasım tarihinden önce yüz yüze seyreltilmiş eğitimle, ayrıca uzaktan eğitim ile eğitim-öğretim faaliyetlerinin sürdürüldüğünü hatırlatıyor, özellikle öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin mesailerinin büyük bölümünün eğitim-öğretim faaliyetlerine ayırdığını, bu ortamda eğitim çalışanlarına ilave görevler verilmesinin öğretmenlerin asli işinin önüne geçtiğini ifade ediyoruz. Önümüzdeki süreç için de bu çağrımızı sürdürüyoruz.”
Şube müdürü atamaları konusunda hem kılavuzla ilgili yargı sürecini başlatacağız hem de sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunacağız.
1709 şube müdürü ile ilgili MEB’in yayınladığı kılavuz hakkında açıklama yapan Geylan, MEB’in ‘mış’ gibi yaptığını, mahkeme kararının arkasından dolandığını söyleyerek, bunu kabul etmediklerini ifade etti. Geylan şunları kaydetti: “Yapılması gereken, 1709 şube müdürü atamasının iptal edilerek, mülakat sürecinin yeniden yapılmasıydı. Ama maalesef bunu yapmazlar. Çünkü Danıştay’ın iptal ettiği husus atama şeklidir. Danıştay mülakatı iptal etmedi.
Mahkeme kararı doğrultusunda Bakanlık yeniden mülakat puanları ile yazılı puanlarının aritmetik ortalamasını alarak puan sırasına göre 1709 kişiyi atamalıydı. Peki Bakanlık ne yaptı? Puanı 76,333’ün altında olan ve buna rağmen 2014 yılında atananlara dokunmadı. Sadece yeni hak sahiplerine atama hakkı verecek. Bu nedenle hem kılavuzla ilgili yargı sürecini başlatacağız, hem de hak gaspına uğrayan bir üyemiz üzerinden mahkeme kararının uygulanmadığı gerekçesiyle sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunacağız. Bundan sonraki süreçte hem idari, hem hukuki takibini yapacağız.”
Öğretmenlik Meslek Kanunu beklentilerimiz doğrultusunda hayata geçirilmelidir.
2023 Eğitim Vizyonu Belgesinde Öğretmenlik Meslek Kanunu’na yer verildiğini ancak iki yılı aşkın bir süredir Hükümetin kanunla ilgili bir adım atmadığını hatırlatan Geylan, bunun nedenini 7,2 milyar TL’ye tekabül eden bir bütçeye denk gelmesine bağladı.
“Öğretmenlik Meslek Kanunu Unutulmasın” temasıyla imza kampanyası başlattıklarını bildiren Geylan, kampanyanın gerek illerimizde gerekse change.org’da devam ettiğine vurgu yapan Geylan, Öğretmenlik Meslek Kanunu ile ilgili meslektaşlarımızın fazla bilgisi olmadığına da dikkat çekti. Geylan, konuyla ilgili afiş ve broşür hazırladıklarını, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda neler olmalı? Türk Eğitim-Sen ne istiyor? Hükümetin kanun ile ilgili vaatleri nelerdi? Bu soruların yanıtlarını içeren afişlerin hazırlanarak, çalışanlarının doğru bilgilendirmesine gayret ettiklerini ifade etti.
Ücret artışları güncellenmelidir.
Ücret artışlarının güncellenmesi talebinde de bulunduklarını söyleyen Geylan, “Pandemi ile birlikte ekonomik koşullar çok değişti. Özellikle 2019 yılı Ağustos ayındaki ekonomik koşullara binaen ortaya konulan öngörüler doğrultusunda belirlenen ücret artışları bugün güncelliğini yitirdi. Türkiye Kamu-Sen olarak değişen ekonomik koşullara mütenasip şekilde kamu çalışanlarının ücretlerinin güncellenmesini istiyoruz” dedi.
Memur paketinde 3600 ek gösterge ve tüm memurların ek göstergelerinin artırılması mutlaka yer almalıdır.
Türkiye Kamu-Sen olarak gündeme getirdikleri memur paketi hakkında açıklamalar yapan Geylan “Paketin içinde; bütün ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması, 3600 ek göstergenin çıkarılması, tüm kamu çalışanlarının ek göstergelerinin artırılması ve ek göstergeden yararlanamayan yardımcı hizmetler sınıfının ek göstergeden yararlanmasının sağlanması; aynı işi yapan kamu çalışanlarının farklı statülerde istihdam edilmesine son verilerek, tüm sözleşmelilerin kadroya geçirilmesi; ehliyet ve liyakate dayalı adil bir yönetici atama sistemi ihdas edilmesi; yıllardır kul hakkı yemenin, ötekileştirmenin bir aracı olarak kullanılan ve kamusal hayatta huzuru da katleden mülakat uygulamasının tamamen kaldırılması; vergi dilimlerinin matrahının yüzde 15’e sabitlenmesi, bu şekilde yılın ikinci 6 ayında memur maaşlarının kuş olup uçmaması; yardımcı hizmetler sınıfının öğrenim durumlarına göre bir defaya mahsus olmak üzere sınavsız genel idari hizmetler sınıfına geçirilmesi; işçiler ile işçi ve memur emeklilerinde olduğu gibi görevi başında olan kamu çalışanlarına da dini bayramlarda ikramiye verilmesi gibi hususlar yer almalıdır” dedi.
Sendika Kanunu’nda revizyon istiyoruz.
Sendika Kanunu’nda revizyon talep ettiklerini de bildiren Geylan, “Kamu Görevlileri Hakem Kurulu şu anda Kamu İşveren Hakem Kurulu gibi hareket ediyor. Bu kurulun müstakil, bağımsız kişilerden oluşmasını istiyoruz. Öte yandan kamu çalışanları mutlaka grev hakkına sahip olmalıdır. Genel toplu sözleşme ile hizmet kolu toplu sözleşmeleri müstakil yapılmalıdır. Sendikalar masaya oturuyor, hem kamu çalışanlarının genel taleplerine ilişkin hem de 11 ayrı hizmet koluna ilişkin pazarlıklar sadece Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı ile yapılıyor. Türkiye Kamu-Sen olarak, kamu çalışanlarının hizmet kollarının talepleri hususunda irade beyan talep edebilecek yetkinlikle, donanımda bir muhatap bulmasını istiyoruz. Her hizmet kolunun toplu sözleşmesi ayrı yapılsın, kamu çalışanlarının genelini ilgilendiren hususlar müstakil yapılsın! Tüm bunların yanı sıra kamu çalışanlarına siyaset hakkı tanınması da beklentilerimiz arasındadır.